Modals konusuna devam ediyoruz arkadaşlar. Bu yayına kadar en çok kullanılan yapıları tüm yönleri ile ele almaya çalıştım. Bu çalışmada ise önceki derslerde anlatılan Modal'lardan olan '' Should / Ought to - Must ''ın '' Past Participle yani Perfect Tense ile ilgili '' kullanımları başta olmak üzere diğer zamanlar ile olan ilişkilerini ele alacağım. Bu yayında anlatacaklarım konuların diğer kullanımlarına nispeten daha az karşınıza çıkar. Ancak hiç karşılaşmayacağınız anlamına da gelmez. Anlam derinliklerini kavrama açısından işinize çok yarayacaktır. Sizi bir adım önde tutar. Hemen konumuza geçelim.
1) Should have / Ought to have + Past Participle = Should / Ought to + have + Fiilin 3. hali
Yukarıdaki ifade, geçmişte gerçekleşmesini umduğumuz, istediğimiz ancak gerçekleşmemiş, meydana gelmemiş olaylar olaylar için kullanılır. Bir anlamda pişmanlık belirtir diyebiliriz.
I should have studied harder. I failed in exam. / I ought to have studied harder. I failed in exam.
Daha fazla çalışmalıyıdım. Sınavdan kaldım. ( Ancak çalışmadım.)
You should have listened to your mother. / You ought to have listened to your mother.
Anneni dinlemeliydin. ( Ancak dinlemedin.)
Semih should have gone to dentist. / Semih ought to have gone to dentist.
Semih, dişçiye gitmeliydi. ( Ancak dişçiye gitmedi.)
Leyla should have taken an aspirin. / Leyla ought to have taken an aspirin.
Leyla, bir aspirin almalıydı. ( Ancak aspirin almadı.)
Olumsuz cümlede ise '' Should not ( Shouldn't ) / Ought not ( Oughtn't ) to have + Past Participle ''
şeklinde yazarız. Anlam olarak olmamasını, gerçekleşmemesini istediğimiz fakat meydana gelmiş, gerçekleşmiş olaylar için kullanılır. Yine olumlu yapıda olduğu gibi pişmanlık belirtir diyebiliriz.
I shouldn't have talked to her rudely, so she got angry with me.
I ought not to have talked to her rudely, so she got angry with me.
Onunla kaba konuşmamalıydım, dolayısıyla bana kızdı . ( Ancak kaba bir şekilde konuştum. )
He shouldn't have drunk that much. / He ought not to have drunk that much.
Bu kadar içmemeliydi. ( Ancak içti. )
You shouldn't have gone to work today. / You ought not to have gone to work today.
Bugün işe gitmemeliydin. ( Ancak işe gittin. )
They shouldn't have invited so many people. / They ought not to have invited so many people.
Bu kadar çok insan davet etmemeliydiler. ( Ancak davet ettiler. )
Bu madde ilgili olarak olumlu yapıda '' Should / Ought to have been + Ving '' , olumsuz yapı olarak ise '' Shouldn't / Oughtn't to have been + Ving '' şeklinde bir kullanımı daha mevcuttur. Geçmişte bir noktada devam etmekte olan bir olaydan bahsederken bu iki yapıyı '' Present Perfect Continuous Tense '' ile ifade ederek kullanırız.
Yesterday , I saw some children. / Dün birkaç çocuk gördüm.
They were playing in the street. / Caddede oynuyorlardı.
They shouldn't/oughtn't to have been playing in the street. / Caddede oynamıyor olmaları gerekirdi.
They should / ought to have been playing in the garden. / Bahçede oynuyur olmaları gerekirdi.
Yukarıda bahsedilen kullanımlardan ayrı olarak yine '' Should / Ought to + be + V+ing '' şeklinde bir kullanım vardır.İçinde bulunduğumuz zamana ilişkin sürerlik bildiren bir durumu ifade etmek için kullanırız. Yani bu iki yapının '' Present Continuous Tense '' ile kullanımıdır da diyebiliriz.Şöyle ki;
What are you doing now ? You should be cleaning your room now.
Ne yapıyorsun ? Şuan odanı temizliyor olmalısın / olman gerekir.
I am listening to music, but I ought to be studying for my exam.
Müzik dinliyorum, ancak sınavım içim çalışıyor olmalıyım / olmam gerekir.
A: Where are the students ? / Öğrenciler nerede?
B: They are at the concert. / Konserde.
A: Really ! But they should / ought to be searching for the project now.
Gerçekten mi ! Fakat şuanda onların proje için araştırma yapıyor olması gerekir(di).
You shouldn't / ought not ( oughtn't ) to be watching this film. It consists of bloody scenes.
Bu filmi izliyor olmamalısın. Kanlı sahneler içeriyor.
Olumsuz yapı olarak '' Mustn't + have + Past Participle = Mustn't + have + Fiilin 3. hali ''
Yukarıdaki yapı geçmişe yönelik kuvvetli, %100 olmamakla beraber neredeyse kesine yakın tahminlerimizde kullanılır.
You must have studied hard for the exam. You got the highest mark.
Bu sınav için çok çalışmış olmalısın. En yüksek notu aldın.
He can't find his key. He must have left it somewhere.
Anahtarını bulamıyor. Bir yerlerde unutmuş olmalı.
Jane is a good student. She mustn't have studied hard. She got a low grade.
Jane iyi bir öğrencidir. Fazla çalışmamış olmalı. Düşük bir not aldı.
'' Must '' aynı zamanda '' Present Perfect Continuous Tense '' ile kullanılır. Olayın yakın geçmişte belli bir noktada devam ettiğini belirtmek için kullanırız. Yani;
'' Must + have + been + V+ing = Must + have + been + Fiil+ing ''
'' Mustn't + have + been + V+ing = Mustn't + have + been + Fiil+ing ''
You are wet. You must have been walking in the rain. / Islanmışsın. Yağmurda yürümüş olmalısın.
Cemal had an accident. He mustn't have been driving his car carefully.
Cemal bir kaza yaptı. Arabasını dikkatli kullanmıyordu galiba. )
'' Must '' bir diğer taraftan '' Present Continuous Tense '' ile de günümüzde kuvvetli tahmine dayalı devam eden olayları ifade etmek için de kullanılır.
'' Must + be + V+ing = Must + be + Fiil+ing ''
'' Mustn't + be + V+ing = Mustn't + be + Fiil+ing ''
Where is your brother ? / Erkek kardeşin nerede?
I'm not sure, but he must be studying for his exam.
Emin değilim ama sınavına çalışıyor olmalı.
It must be raining cats and dogs outside. Everbody has gotten wet.
Dışarıda sağanak yağmur yağıyor olmalı. Herkes ıslanmış.
He mustn't be sitting in the living room. I was him outside just a few minutes ago.
Oturma odasında oturuyor olamaz. Onu daha birkaç dakika önce dışarıda gördüm.
'' Must '' önceki konularda anlatıldığının aksine günümüz için genel durumlar söz konusu olduğunda kuvvetli tahminler için kullanılabilir. Buradaki anlam zorunluluk veya gereklilik değil, kuvvetli ihtimaldir.
Why are you crying? You must be so upset. / Neden ağlıyorsun? Çok üzgün olmalısın.
A: Look at how that child is eating something! / Şu çocuğun nasıl yediğine bak !
B: He must be really hungry. / Gerçekten acıkmış olmalı.
A :How does Ahmet know so much about all the lessons ?
Ahmet nasıl oluyor da tüm dersle hakkında bu kadar şey biliyor?
B: He must study a lot. / Çok çalışıyor olmalı.
Son olarak ise '' Must not '' aklımıza gelen en mantıklı tahmini ifade etmek için kullanılır. Tahminin kesinliği yönünden biraz zayıf, cılız olmakla beraber genellikle kısaltma yapmadan, uzun yazılış ile yazılır.
She isn't eating her lunch. She must not be hungry. / O yemeğini yemiyor. Herhalde aç değil.
Susan gets low grades in English. She must not study enough.
Susan İngilizce' den düşük notlar alıyor. Muhtemelen yeterince çalışmıyordur.
İndirme linki: http://www.slideshare.net/alikemal28/should-must-past-participle
0 Komentar untuk "Ders 21-8, Should / Ought to - Must Past Participle Konu Anlatımı / Past Participle Form of Should / Ought to and Must"